BAĞLANMA
- Klinik Psikolog MELDA TOTİK
- 1. Mai 2024
- 3 Min. Lesezeit
Bağlanma kavramı, duygusal yönden gelişmeyi, kişilikteki gelişimleri ve bu durumlara bağlı kişisel farkları anlayabilmek açısından oldukça geniş alanlara sahiptir (Sümer, 2006) Psikoloji bağlamında bağlanma, bebeklikteki davranışların analiz edilmesiyle başlamaktadır. Bağlanmayla ilgili ilk araştırma John Bowlby’nin kliniğindeki çalışma ile başlamıştır. Bu çalışmada, sevdiklerinden ayrılma mecburiyetinde kalan çocukların kişilikleri üzerindeki gelişimin etkisini araştırmışlardır.
Psikodinamik kurama göre bağlanma stilinin belirlenmesi yaşamın ilk yıllarında, fiziksel ve duygusal
ihtiyaçları karşılayan, yani birincil bakım veren ile bebek arasındaki ilişkiye bağlıdır. Erken kurulan bu ilişki şekli, yetişkinlik döneminde yaşanacak ilişkilerin kılavuzu olmaktadır (Güngör, 2000).
Bowlby bebeklerin ihtiyaçlarının karşılanması, kendilerini güvende hissetmeleri, duygusal yönden beklentilerinin giderilmesi gibi olumlu yönlerde ilerleme gösterilerek bebeğin bakımını üstlenen kişiyle kendini güvende ve önemli hissedecek, sevildiğini ve onaylandığını bilecek, dünyayı güvenilir, yaşanacak bir yer olarak görecektir (Çalışır, 2009). Karşılanması gereken ihtiyaçlar yeteri kadar yapılmazsa çocuklarda benliği bulma ve algıyla ilgili bazı patoloji gelişim risklerinin ortaya çıkacağı düşünülmektedir.
Bireyin erişkin diğer bireylerle kurduğu ilişkinin değeri ve bireylerden duyduğu beklenti, bireyin bebeklik dönemindeyken bakım gösteren kişi ile kurduğu bağlanma ilişkisine dayanmaktadır. Anne ile çocuğun arasındaki sıcak duygular, anılar en önemlisi de korku ve stres anında birbirlerine verdikleri güven duygusu, destek bağlanmayı oluşturur. Bebekler dünyaya geldikleri o ilk zamandan beri hayatta kalmak için kendisine bakan birisine, ilgiye, sevgiye muhtaçlardır. Fiziksel ve zihinsel yönden, duygusal ve sosyal açıdan ihtiyaçlarının karşılanması için bakım gösterecek kişilere ihtiyaçları vardır.
YETİŞKİN BAĞLANMA STİLLERİ:
Güvenli Bağlanma Stili
Güvenli bağlanmada bebek, bakımveren yanından ayrıldığında gözleri onu arar, bakımveren-anne yanına döndüğünde ise anneye sarılır, mutlu olur ve oyununa kaldığı yerden devam eder (Ainsworth, vd. 1978). Güvenli bağlanan bireyler kendisini sevmeye, sevilmeye layık bireyler olarak görmekte ve başkalarının da destek verici, güvenilir olduğunu düşünmektedirler. Bu bağlanmada kişiler kendisini ve başkalarını olumlu şekilde değerlendirmektedirler. Kendilerine olan saygılarının yüksek olduğu söylenilebilir (Sümer ve Güngör, 1999). Kurdukları ilişkilerinde esasında yakınlık, saygı, karşılılık esas alınmıştır, bu sebeple olumlu ilişkiler kurdukları görülmektedir. Güvenli bağlanma stiliyle bağlanan yetişkinler kendisi olmayla ilgili olumlu yönleri daha çok ön plana çıkardıkları için başkalarından onay almaya gerek duymamaktadırlar. Güvenli bağlanan bireylerin, bu tarz konularda kaygı yaşama oranları az olduğu için daha kolay yakın ilişkiler kurabilmekte ve kendilerini yönetebilmektedirler.
Saplantılı Bağlanma Stili
Saplantılı bağlanan yetişkin bireyler yanlış anlaşılma yaşadıkları zaman, aslında var olan benlik değerlerinin daha az algı yarattığına inanmaktadırlar ve başkalarını güvenli görmeme eğilimi göstermektedirler. Bu bağlanma grubundakiler bireyleri kalıcı, uzun süreli ilişkiler yaşamak için istekli görmemektedirler. Buna göre, saplantılı bağlanan bireylerde en belirleyici özelliklerden biri kendine duyulan güven eksikliği olduğu söylenebilmektedir. Bu sebeple reddedilmekten ve kurulan yakın ilişkilerde terk edilmekten korku duyarlar. Bu bağlanma stiline sahip kişiler kendilerini olumsuz değerlendirmekte ancak başkasına olumlu değerlendirmeler yapmaktadırlar. Saplantılı bağlanma stilinde, kişilerin kendilerine verdiği değer başkasının onları kabul etmesiyle paralel ilerlemektedir. Bu sebeple bu bireyler kendisinin değerli olduğunu onaylayabilmek için başkasının onayını elde etmeye çalışırlar. Saplantılı bağlanan kişilerin, diğer insanlarla yakın olmayı düşünürken aslında karşıdaki kişiyle yapışık bir ilişki yaşamaya çalıştıkları görülmektedir. Bunun sonucunda bu tarz bir ilişkiden karşı taraf rahatsızlık duyar ve dolayısıyla bu kişiler karşı tarafı kendilerinden uzaklaştırmış olurlar.
Korkulu-Kaçınmacı Bağlanma Stili
Bu bağlanma türünde kişiler, değersizlik duygusu hissederek başkalarını güvenebileceği biri olarak görmez ve reddedileceği düşüncelerini yaşamaktadırlar. Yetişkin bireyler, sosyal yönden temas ve aynı zamanda da yakın ilişkiler istemektedirler. Ancak karşı tarafa karşı itimatsızlık ve reddedilme korkusu yaşandığı için kişisel rahatsızlık duyarlar ve sosyal ilişkilerin yolunda gitmemesi gibi bir durumla karşılaşırlar. Böyle bireyler reddedilmeyi engelleyebilmek için risk olarak gördükleri sosyal ortamlardan ve yakınlıklardan uzak durmayı tercih etmektedirler. Böylelikle incinmeyecekleri düşünerek bunu güvence altına alırlar. Bu yaklaşımın olabilecek ilişkilerin önünün kesilmesine neden olacağı düşünülmektedir. Bu bağlanma stiline sahip kişiler kendilerini ve başkalarını olumsuz olarak değerlendirme eğilimi göstermektedirler. Yapılan araştırmalar, korkulu-kaçınmacı bağlanan bireylerin, kendilerini değersiz hissetme ve sevilmeye layık olmadıkları düşüncesine sahip olduklarını göstermektedir. Bir diğer taraftan da karşılarındaki kişiyi olumsuz, güvenilmez ve reddedici olarak görmektedirler. Bununla beraber bireyler, kurdukları ilişkilerde yakın olmak isterken başka bireylere güven duymadıkları ve reddedilme korkusu yaşadıkları için sosyal ortam ve ilişkilerden uzak durdukları bilinmektedir.
Kayıtsız - Kaçınmacı Bağlanma Stili
Bu gruptaki bireyler, kendilerine değer veren ve başkalarına karşı olumsuz görüşler içeren bağlanma şekline sahiplerdir. Kayıtsız bağlanma stili, bağlanmanın gerekliliklerinin önemsenmediği ya da Bowlby’nin söylediğine göre, bağlanma sistemlerinin durduğu karmaşık bir strateji göstermektedir. Bireyler, bağlanmada reddetme figürüne karşı olumlu tepkiler geliştirerek ve reddedilmeyi önemsiz bir hale getirerek farklı bir benlik şekli geliştirmişlerdir. Bu sebeple bu stile sahip bireyler, yakın ilişki kurmaktan uzak durup, bağımsız olmayı çok önemsemektedirler. İlişki yaşamanın önemli bir şey olmadığı düşüncesine sahiplerdir. Bu bağlanma stiline sahip kişi kendisini olumlu, karşısındakini olumsuz olarak değerlendirmektedir. Böyle bireyler kendisine büyük bir güven duyarlar. Ancak hayal kırıklığı yaşamamak için kendileri bu tarz konularda güvence altına alırlar. Bu yüzden de ilişki kuracağı kişiye karşı güven duygusu taşımazlar. Kendilerine olan saygıları, kendisini yönetebilmesi ve sosyal ilişkilerden kaçma tutumları oldukça fazladır. Böylece bağımsız ve güçlü olabilmeyi amaçlamakta ve benlik algılarını olumlu yönde devam ettirmeye çalışmaktadırlar.
Comments